PROJE İSMİ | AMACI | DURUM | BAĞLANTI LİNK |
---|---|---|---|
100 Yazar 100 Eser | Cumhuriyetimizin 100. yılına özel | Tamamlandı | Satın Alabilirsiniz |
Kudüs | Kanayan Yaramız | Tamamlandı | Satın Alabilirsiniz |
Yarım Kalan Hikayeler | Herkesin bir hikayesi vardır | Eser alımı tamamlandı | Eser Paylaşımı |
Öğretmenim | Sizi etkileyen öğretmeninizi anlatın antolojide yer verelim | Devam ediyor | Eser Paylaşımı |
Ortadoğu şiir yarışması | 3 kişiye ödül verilecek | Devam ediyor | Eser Paylaşımı |
Güle Revan | 40 Yazar 40 Naat | Eser alımı tamamlandı | Satın Alabilirsiniz |
Değerli Okuyucularım. Rabbim nasip ettiği sürece bu özel ve güzel sitemizde sizlerle zaman zaman muhabbet etmek istiyorum. Hayatını gül çiçeklerim dediğim öğrencilerine adamış emekli bir öğretmen olarak gönlümüzden satırlara düşürdüğümüz cümleleri sizlerle paylaşacağım.
Bize ayrılan bu köşede sevgi bahçesinde gül yetiştirmenin önemine inanan gül yüreklilere seslenmek istiyorum. Uzun soluklu bir yazı düşünüyorum. Bakalım bu yazımızı kimler takip edecek kaç kişi okuyacak. Sabırla tamamı okunacak mı? Bakıp göreceğiz. Yazımızı bir kişi bile okusa önemli. Mesajımızın ulaşması yeter de artar bile…
Yazımız sevgi üzerine olacak. Muhatabımız misk kokulu rengârenk çiçek yetiştiren bahçıvanlar, Cennet kokulu yavrularını yetiştiren anne-babalar ve sevgi konusunda duyarlı hassas gönüller.
Gönül çağlayanımızdan güzel yüreklere seherde vakti damlayan şebnemler misali birkaç damla düşürebilirsek ne âlâ… Aşk dolu gönüllere bir “Sevgi Buketi” sunmayı düşünüyorum. Gerçi eğitime ömrünü veren gönül fatihleri, sevginin ne kadar önemli olduğunu benden çok daha iyi bilirler. Ama bu aciz kalemin bir tutamda olsa bu çorbada tuzu bulunsun istedim.
Kalplerin anahtarı, ruhların gıdası sevgidir. Çünkü sevginin açamayacağı hiç bir kapı yoktur. İnsanın hayatı sevmesi için birçok neden vardır ki, bunları saymakla bitiremeyiz. İnsan ne kadar mutsuz, karamsar da olsa yine hayattan vazgeçmek istemez. Hayatı sadece madde olarak değil, manen ruhsal duygular ve hislerle de yaşamak olduğunu bilir. Dünyadaki her şeyi sevebilmek için insanın önce kendini sevmesi gerekir. Kendini seven başkalarını da sever. Onlarla tanışır, görüşür, dertlerini ve sevinçlerini paylaşır.
Tanışmak, birlikte başlamaktır. Birlikte solumak, birlikte duymak, birlikte zorluklara dayanmak ve katlanmaktır. Tanışmak sele dönüşen bir rahmet içinde birlikte sırılsıklam ıslanmaktır. Birbirini sevenler, dinleyenler, birbirine söyleyenler, uyaranlar ve uyarılanlardır. Tanış olmak, evrene, eyleme, sorumluluğa ve sabahlara beraber uyanmaktır. Tanışmak; Mevlana’nın dediği gibi “Dilsiz dudaksız konuşmak, bakışmak, bağışlamaktır. Barışmadan, bağışlamadan Hakk’a ulaşılmaz.”
İnsanoğlu kendine saygı ve güven duyduğun sürece, en önemlisi de sabrettiğinde hayatı tüm güzellikleriyle sever. Sabırla tüm duygulara gem vurulur, sabır esenlik, barış ve huzurdur. Sabır tükenmez bir hazinedir. Sabır, yüzünü ekşitmeden acıyı yudumlamaktır. Sabır en güzel huydur. Başkalarının eksik ve hatalarını aramak yerine, öncelikle kendi eksik ve hatalarımızı bularak başlamalıyız. Hatasız dost arayan dostsuz kalır. Kusur aramak bize bir şey kazandırmaz. Hayatta mutlu olmanın bir yolu da herkesi olduğu gibi kabul etmektir. Ruhumuzu, kişiliğimizi her zaman iyiye, doğruya, güzele yöneltebilmeliyiz. İnsanları farklı özellikleriyle, hata ve kusurlarıyla sevmeliyiz. Ne derler? “Hatasız kul olmaz”, “Beşer şaşar.”
Sevgi sihirli bir sözcüktür, bütün kapıları açar, hayatımızın vazgeçilmez tutkusudur, onsuz yaşam düşünülemez. Sevgi sonsuz pınardır, sevgi yaşama amacıdır. Sevgi paylaşmaktır, önce sev sonra ne yaparsan yap diyen ne güzel söylemiş. Sevgi, sevilen için kabule en yakın duadır. İnsanların güven bunalımını aşmasının en emin yolu sevgidir.
Sevgimizi artırmak mı istiyoruz? Gelin o zaman sevdiğimizi belli edelim, konuşurken gözlere bakalım, acıları dinleyelim ve paylaşalım, başarıları takdir ederek duyguları anlamaya çalışalım.
Okullarımız, çocuklarımızı geliştirmeyen, becerisini ve sevincini yok eden özensiz sıkıcı yerler olmamalıdır. Okullarımız dünyanın en güzel ve sevinç veren yeri olmalıdır. Öğretmeyi ve öğrenmeyi en büyük mutluluk kaynağı olarak görmeliyiz. Bunu sevgi ile yapalım, sevgiyi eksik etmeyelim. Her öğrendiğimiz şey kendimizi yenilememizi sağlar.
Sevgi konusunda; Tolstoy: “Anladım ki insanlar kendilerini düşünüp, yaşıyor görünse de hakikatte onları yaşatan tek şey sevgidir. Kim severse Allah’a yaklaşır. Allah da ona yaklaşır. Çünkü O, sevgiyi yaratandır.” diyor. Stres yerine neşe, karamsarlık yerine ümitli olmayı denemeliyiz. Elimizdekinin kıymetini bilip, bundan mutluluk duyabilmeliyiz.
Kalbinizden sevgi, yüzünüzden tebessüm, dilinizden güzel sözler eksik olmasın. Hoşça kalın, dostça kalın…
***
Peygamberimiz (sav) hastalık gelmeden sağlığın, ihtiyarlık gelmeden gençliğin, fakirlik gelmeden zenginliğin, meşguliyetten önce boş zamanın, ölümden önce hayatın kıymetini bilmeliyiz.” buyurmuştur. Sevgi, saygı, doğruluk en büyük değerlerdir. Maddenin de yapamayacağı şeyler olduğunu unutmayalım. Hayatı güzellikle doldurmak sevgi ile mümkündür, sevmeyen sevilmez. Sevgisiz kalmayın, gönlünüz, gününüz hep sevgiyle dolsun.
Hak dostu Allah aşığı Yunus Emre sevgi konusunda bakın ne diyor:
“Ben gelmedim kavga için / Benim işim sevgi için / Dostun evi gönüllerdir / Gönüller yapmaya geldim.” – “Gelin tanış olalım / İşi kolay kılalım / Sevelim, sevilelim / Dünya kimseye kalmaz.”
Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri de :
“Hiç kimseye hor bakma / İncitme, gönül yıkma / Sen nefsine yan çıkma / Mevlâ görelim neyler / Neylerse güzel eyler.” demiyor mu?
Sevgi bir güle benzer, çiçekte sonsuzluğu yaşarken dikende sonsuz acıları tadarsın. Öyle bir sevgi olmalı ki, çöldeki çiçeği kurutmamak için gözyaşlarıyla sulamak, gözlerde bir damla yaş olup kaybetmemek için ağlamamak gerekir. Sevgiler kır çiçekleri gibi ellerde değil, kurşun yarası gibi kalplerde taşınmalıdır. Ayrılıklar küçük sevgileri öldürür ama büyük sevgileri güçlendirir. Tıpkı rüzgârın mumu söndürüp de ateşi güçlendirdiği gibi.
Sevgililer İstanbul gibi olmalı, fethi zor ama fatihi bir tane olmalıdır. Sevgi çiçekleriyle olmak, onları koklamak, sulamak, yetiştirmek, onların boy atmasını görmek ne kadar güzel olur değil mi? Sevgi başlarımızın tacı, gönül bahçemizin en güzel meyvesidir. Sevgi dolu bir dünyada yaşamak özlemi ne güzeldir. Sevgi pınarları birer Zemzem, Kevser ve Gül olan misk gibi kokularıyla olmak, canımız gül çiçeklerini solumak, sevginin yakıcı ve ölümsüz güzelliğiyle beraber olmak umuduyla.
* Bilge birine sorarlar. Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır? Bilge kişi:
– Bakın göstereyim dedikten sonra, önce “sevgiyi dilinden gönlüne indirememiş” olanları çağırır. Onlara bir sofra hazırlanmış. Biraz sonra çorbalar gelir, arkasından da boyu bir metre uzunluğunda kaşıklar. Davetliler çorbayı içmek isterler fakat kaşıkların çok büyük olmasından dolayı bir türlü içemezler. Bir süre uğraşırlar ama çorba içmeyi beceremeyip aç olarak sofradan kalkarlar.
Bilge kişi şimdide “sevgiyi gerçekten bilenleri” sofraya çağıralım der. Yüzleri aydınlık, gözleri sevgi ile gülümseyen insanlar gelir ve sofraya otururlar. Bunlara da çorba ve yine uzun kaşıklar verilir. Buyurun denilince her biri uzun boylu kaşıklarını çorbaya daldırıp karşısındakine uzatarak çorbalarını içerler. Böylece her biri diğerini doyurur ve Allah’a şükrederek sofradan kalkarlar.
Bilge kişi der ki:
– Kim ki hayat sofrasında yalnız kendini görür ve doymamış düşünürse o aç kalacaktır. Ve kim kardeşini düşünür ve doyurursa o da kardeşi tarafından doyurulacaktır. Sakın şunu unutmayın. “Hayat pazarında alan değil veren kazançlıdır her zaman…”
Kalbinizden sevgi, yüzünüzden tebessüm, dilinizden güzel sözler eksik olmasın. Hoşça kalın, dostça kalın…
***
Sevgiyle yaşayan sevgiyle ölür. Sevgi dolu bir kalbe ve gönüle kavuşmak için sevgi cennetlerine adım atmaya hazır mıyız? Seven insanlar bileşik kaplar gibidir, hemen birbirine akmaya başlar, sevgi ne kadar kuvvetli ise, o ölçüde davranış diğerine yansır, aynileşme olur, seven sevdiğinin hâline girer, sevdiğimiz insanın birçok özellikleri biz de aynen görülür. Bundan dolayı bir insan kendini tanımak istiyorsa, sevdiği kişilere yani arkadaşına, dostuna baksın. Gerçek bir dostun varsa hassas bir çiçeği saklar gibi, değerli bir elması saklar gibi saklamalısın. Gerçek dost sevdiğinin sıkıntılarına katlanabilendir.
Büyüklerimiz önce dost, sonra yol derler. Dostluğun ve arkadaşlığın önemini belirtmek için, dostluk bir ihtiyaçtır, dostumuzun kaliteli biri olmasına mı, yoksa bize yarar sağlayacak biri olmasına mı dikkat ediyoruz derler. Sevgi iki gönül arasına çekilen görünmeyen bir hattır.
Sevenler sevdiklerini gönüllerinden ve dillerinden düşürmezler. Bir olay karşısında aynı duyguları paylaşır, âdeta iki beden de bir yürek haline gelirler. Seven insan sevdiğine hayrandır, onu taklit etmeye başlar. Sevgiyle acılar tatlılaşır, sevgiyle dertler şifa bulur, sevgi zindanları gül bahçesine çevirir, sevgi karanlığı aydınlığa döndürür, nâr (ateş) nûr olur. Sevgi ile kederler sevinç, üzüntüler neşe ve sevinç olur. Aç bir kuş, susuz bir çiçek neyse, sevgisiz çocukta odur. Sevgi pırıltıları yüreklerde ışıldamalıdır. “Sevgi, evin sağ direği, saygı sol direği, güven ise evin çatısı gibidir.” İnsanın gönlü sevgilerle dolmalı. Sevgi Irmağı şiirimde duygularımı şöyle dile getirdim.
Gönlüme doluyor sevgi ırmağı / İplikleri yavaş yavaş çözerim / Coşkunca çağlıyor sevgi ırmağı / Sevgileri yudum yudum içerim. Sevgisiz gönüller çorak bahçedir / Bu bahçede pembe güller yetişmez / İnsanın sevgisi umman içredir / Gönüllerde sevgisizlik gelişmez.
Sevgi, ilgi ve bağlılık göstermeye yönelten duygudur. Sevgi ile her sorun çözülebilir. Değil insana, hayvana ve bitkiye bile sevgi ile yaklaşırsan onunla daha iyi bir iletişim kurabilirsin. Bugün kişilerin sorunlarının kaynağı sevgisizliktir. Bir çocuğa doğduğundan itibaren sevgi ile yaklaşıp ve her zaman karşısındakine sevgi göstermesini öğretirsek, büyüdüğü zaman çevresindekilere sevgi ile bakıp, sevgi ile davranacaktır. Sevginin öğrenildiği ilk yer aile ortamıdır. Bu daha sonra okul ve arkadaş ortamında yeşerir ve büyür. Sevgi ile büyüyen çocuklar ileride mutlu bir genç olur. Sevginin anlamını bilelim ve sevgiden uzak durmayalım.
Ümidin çiçek açması, sabrın meyve vermesi, sevgi tılsımının gönüllere değmesi gerekir. Şunu hiç unutmayalım ki; Yüreklere girilmeden beyinlere girilemiyor. Başarının yolu sevgiden geçiyor. Sevgi buketi haline getirilmiş çok güzel sözler var. Bunlardan birkaçına göz atalım.
* Sevgi deryasına sandal aç, sevgi fidanı dik, sevgi yağmurunda ıslan, sevgi yumağını ör
* Sevmek; seni seviyorum demek değil, seni seviyorum derken titremektir.
* Gerçek sevgi; kötülük gördüğünde azalmayıp iyilik gördüğünde artmayandır.
* Gülü öylesine sevmelisin ki soranlara dikeni yok diyebilmelisin.
Kalbinizden sevgi, yüzünüzden tebessüm, dilinizden güzel sözler eksik olmasın. Hoşça kalın, dostça kalın…
***
Öğrencilerimle yaptığım konuşmalarda, öğretmen adaylarıyla karşılaştığımda hep şunların altını çizmişimdir. Öğretmenlik sevgi mesleğidir. Sevginizi veremeyeceğinize inanıyorsanız bu kutsal mesleği seçmeyin. Öğrencilerini ve mesleğini sevmeyen öğretmen başarılı olamaz.
Sevgi, bilgi ve ilginin eğitimin olmazsa olmazlarından olduğunu çok iyi biliyoruz. Bunların yanında çocuğuyla ilgili bir aile, olumlu bir çevre ve eğitimin en iyi şekilde yapılacağı şartlara uygun bir mekân yani okul gereklidir.
Öğrenciliğimle beraber öğretmenliğimi de sayacak olursam 40 yılı aşkın bir süre eğitimin içinde bulundum. Her zaman sevgiyi hep ön planda tuttum. Sevgisiz eğitimi susuz çiçek yetiştirmeye benzetirim.
Mesleğini ve öğrencilerini seven bir öğretmen başarının yolunu tutmuş demektir. Meslek hayatım boyunca öğrencilerime ve çevreme hep güler yüz ve tatlı dille yaklaştım. Öğrencilerimi çok sevdim. Onları kendi çocuğum gibi gördüm. Onlarda beni sevdiler. Sevgi ortamında öğretmen öğrenci ilişkilerinde çok güzel tablolarla karşılaşıyoruz. Öğretmenlerini çok seven öğrencilerin sevgilerini ifade ederken öğretmenleri için; “O bir efsane” “Siz mesleğinizin pirisiniz” “O bir duayen” “İşte gerçek öğretmen” gibi abartılı ifadelerde bulunduklarına da şahit olmuşuzdur.
Açık söylemem gerekirse mesleğe çok iyi hazırlanmış, iyi yetişmiş biri değilim. Öğretmenler görev yaptıkları süre içinde kendini yetiştiriyor ve geliştiriyorlar. Öğretmeni başarılı kılan okul ve öğrencilerdir. Ayrıca zeki ve çok bilgili olmadığımı da söylemeliyim. Mesleki kariyerimde aldığım her türlü başarıyı da ölçü olarak kabul etmiyorum. Bir öğretmenin alması gereken başarıların hepsini almış biriyim. Bu iş sadece teşekkür, takdir, derece alma vb. belgelerle olmuyor. Gönüllere hitap etmedikten, ilham kaynağı olamadıktan sonra her şey zaman içinde gelip geçiyor. Kalıcı olan şey, yetiştirdiğiniz çiçeklerinizin dal budak sarması ve meyveye dönüşmesiyle oluyor. İşte o zaman bir sonuç alabiliyorsunuz. Öğrencilerimi maddi ve manevi yönden en iyi şartlarda görmeyi, onların bir vefa örneği olarak yıllar sonra arayıp sormasını milyonlara değişmem. Gerçek başarıyı gönüllerde yer almama; mesleğimi, öğrencilerimi çok sevmeme, onlarla yakından ilgilenmeme ve aynı zamanda dersimi sevdirmeme bağlıyorum.
Erkam yayınlarından; “Eğitimde 101 Adım” adlı kitapçığı okuduktan sonra bu satırları yazmaya karar verdim. Hem kendi bilgi ve birikimlerimi hem de bu nadide çalışmadaki bilgileri sizlerle paylaşmam gerektiğine inandım.
Eğitimin ne zaman başlayacağına dair değişik görüşlerin olduğunu biliyoruz. Genel görüş eğitimin henüz çocuk anne karnında iken başladığıdır. İlk öğretmen de çocuğun annesidir. Çocuklar anne-babaya ve öğretmene verilen bir emanettir.
Çocuğa verilecek en kıymetli miras güzel ahlak ve kişilikli sağlam bir karakterdir. Bunun yolu da nitelikli eğitimden geçer. Eğitime en çok muhtaç olan insandır. Sanatların zirvesi insan eğitimidir. En büyük eğitimciler peygamberlerdir. Eğitimci, sadece bilgi veren değil sevgi tohumları eken, ufuk açan, iyilik ve güzelliği gönüllere bırakandır.
Çocuklarımızın sadece bedenini değil, onların ruh dünyalarını da doyurmalıyız. Gönül dünyalarını ilim ve irfan ile süslemeliyiz. Sadece karınlarını değil, yarınlarını da düşünmeliyiz. Öğretmen, gönül insanı olarak yetiştirilmelidir. Çünkü kalıp insanı değil kalp insanlarına ihtiyaç vardır. Dış âlemi olduğu kadar iç âlemi de gözetmeliyiz. İlim, hikmet, sır yüklü gönülleri yeşertmeliyiz.
Çocuklarımızı kendi yaşadığımız zamana göre değil, onların yaşayacakları zamana göre yetiştirmeliyiz. İyi yetiştirilmiş bir avuç fedakâr insanın varsa geleceğini kazanmış olursun. Gençler güç ve enerjilerini iyilik, fazilet ve maneviyat yolunda harcıyorlar ise, ülkenin geleceği aydınlıktır. Güçlerini kaba kuvvete ve nefislerine harcıyorlar ise gelecekleri karanlıktır.
İnsan eğitiminde en karlı iş geleceği düşünerek kaliteli ve ideal insan yetiştirmektir. Öğretmen; gönüllerde hayranlık hissi uyandırmalı, sağlam bir karaktere sahip olmalı, ruhundan sevgi taşmalı, yüreğinden bereket fışkırmalı ve pozitif enerji ile dolu olmalıdır. Öğretmen sözü ve özü ile bir olmalı, öğrendiği güzellikleri başkalarına tavsiye etmeden kendi hayatında sergileyen canlı bir örnek olmalıdır. Öğretmen güven ve itimat edilen kişi olmalıdır. Ancak örnek kişilere hayran olunur ve izinden gidilir. Güzel konuşmak karşımızdaki kişilere manevi reçete yazmaya benzer. Öğretmen geleceğin dâhilerinin kendi elinden yetişeceğini unutmamalıdır.
Öğretmen kendini yetiştirmeli ve geliştirmelidir. Kendini iyi yetiştiremeyen öğretmen iyi öğrenciler yetiştiremez. Kusursuz öğrencilerimizin olmasını istiyorsak kusursuz öğretmen olmak zorundayız. Öğretmenin kalitesi yetiştirdiği öğrencileri ile ölçülür. Öğretmen öğrencisini büyük bir dikkat ile dinler, ciddiye alır, değer verir ve davranışları ile ona hissettirir. Öğretmen öğrencisinin karakterlerini çok iyi bilmelidir. Çünkü onun ruhuna girecek damarları karakterinde bulacaktır.
Kalbinizden sevgi, yüzünüzden tebessüm, dilinizden güzel sözler eksik olmasın. Hoşça kalın, dostça kalın…
***
Her öğrencinin karakteri ve kişilikleri farklıdır. Her öğrenciye aynı metot ve tavsiye uygun olmaz. Her çocuk ayrı bir dünyadır. Öğrencisini çok iyi tanıyan öğretmen başarıyı yakalamış demektir. Öğretmen öğrencilerini becerileri yönünden geliştirebilmek için onları çok iyi tanımalıdır. Öğretmen sele kapılan odunlar gibi savrulan gençliği, geçtiği topraklara hayat bahşedecek kudretteki ırmaklar gibi iyiliğe ve güzelliğe yönlendirmek zorundadır.
Öğretmen öğrencisine karşı adaletli, insaflı, sevecen olmalı, yapamayacakları işleri onlardan istememeli, her öğrenciyi gücü ölçüsünde değerlendirmelidir. Adaletli öğretmen bütün sınıfın öğretmeni olmalıdır. Adaletin olmadığı yerde huzur olmaz. Huzurun olmadığı yerde de gerçek eğitimden söz edilemez. Adaletli olmak yalnızca herkese eşit davranmak değildir. Hakkı ne ise onu vermektir. Adaletsiz davranışlardan kaçınmalıdır.
Öğretmen sınıfın yapısını, işleyeceği konunun malzemelerini dikkate alarak plan yapmalı ki, dersi verimli işleyebilsin. Planlı yapılan derste nerede kalındığını, ne anlatıldığını ve ne kadar verim alındığını rahatlıkla görebiliriz. Dersi planlarken eğitim tekniklerini nerede, ne zaman ve nasıl uygulayacağımızı iyice düşünmek zorundayız. Öğretmenin görevi sadece bilgi aktarmak değildir. Yeri geldiğinde dikkat çekerek derse ilgi uyandırmalıdır. Dersi hayatla bağlantı kurarak anlatmak, soru cevap metodunu kullanmak derse canlılık katar.
Eğitimde başarının en önemli anahtarı sabır, sebat ve fedakârlıktır. Eğitimci zorluklar karşısında yılmamalı, zorluklar gücünü artırmalı, daha da kuvvet bulmalıdır. Zayıflık ve imkânsızlıklara bakarak ümitsizliğe, gaflet ve rehavete kapılmamalıdır. Gönüllere sonsuz mutluluk iksiri olacak ab-ı hayatın zor zamanlarda ve çile diyarında saklı olduğu unutulmamalıdır. Hayatı bereketli kılan şey yüce bir amaç uğrunda gösterilen gayret ve fedakârlıklardır.
Eğitim gelip geçici bir sevda değildir. Son nefesimize kadar aşk ve şevk ile devam edilmesi gereken kutsal bir görevdir. Eğitimcinin azığı sabır, dayanağı Mevla olmalıdır. Eğitimci hangi şartlarda olursa olsun, heyecanını koruyan endişelerden uzak olup, muhtaç gönüllerin sessiz feryatlarına kulak verebilmelidir. Eğitimci elde edemediği maddi imkânlar için ne çok üzülmeli ne de kazandığı dünyalıklar sebebiyle çok sevinip şımarmamalıdır. Yaptıklarının karşılığını bu dünyada değil ahirette alacağını düşünmelidir.
Eğitimci sadece okulda değil, görevini bulunduğu her yerde yapmalıdır. Problem çıkaran değil, problem çözen olmalıdır. İşi söz ve tenkide dökerek eksik aramak yerine olaylara yapıcı bir ruhla ve olumlu bir bakış açısıyla yaklaşmalıdır. Başkalarını suçlamamalı, ayıp ve kusuru öncelikle kendinde aramalıdır.
Eğitim zorluklar karşısında şikâyeti unutma sanatıdır. Tahammülsüzlük ve şikâyetin başladığı yerde eğitim biter. Eğitimci imkân ve fırsatların ayağına gelmesini beklemez. O devamlı hizmet arayışında olmalıdır.
Eğitim yüksek bir enerji gerektirir. En başka kalp olumlu bir enerji ile dolu olmalıdır. Şevk ve heyecan dolu bir gönülle atılan bilgi tohumları geleceğin çınarlarıdır. Eğitimci kalp kırmayan ve kalbi kırılmayan insandır. İnce, nazik ve derin ruhlu eğitimci, hizmeti ibadet heyecanı ile yapmalı, kimseyi incitmeyip kimseden de incinmemelidir. Kalpler nazargâh-ı ilâhidir.
Eğitimcinin her hareketi ve her sözü, öğrencilerinin kişilik yapılarına konulmuş taşlar gibidir. Kendisinin örnek alındığını unutmamalıdır. Kopyalandığını düşünmeli, bunun sorumluluğunu hissetmelidir. Eğitimci bir gönül eri olmalıdır. İnsanlara gösterilen güzel ilgi ve alaka düşmanlığı azaltır. Dostların muhabbet ve yakınlığını artırır. Kırıcı, sert, kaba ölçülerle insan eğitimi yapılamaz.
Eğitimci disiplin adına zulmetmez. Sertliğin aşırısı kin doğurur. Hoşgörünün fazlası da otoriteyi zayıflatır. Başarı, bu ikisi arasındaki dengeyi kurmakla mümkündür. Eğitimci sözü yumuşak ve güzel söylemeli hep hayırlı şeyler konuşmalıdır. Kimse sert sözlerden ve kabalıktan hoşlanmaz. Gönüllere girebilmenin yolu, tatlı dil, yumuşaklık ve alçak gönüllü olmaktan geçer. Öfkeli ve morali bozuk bir eğitimcinin derse girmesine izin verilmemelidir. Eğitimci ikaz ve öğütlerini sakin bir şekilde yapmalı, karşısındakileri kırıp incitecek davranışların kişilik zaafı olduğunu unutmamalıdır.
Kalbinizden sevgi, yüzünüzden tebessüm, dilinizden güzel sözler eksik olmasın. Hoşça kalın, dostça kalın…
***
İnsan, hislerinin etkisi altındadır. Onunla düşünür ve karar verir. Bu yüzden eğitimcinin istişare ile hareket etmesi, hizmetlerinin doğru ve bereketli olmasını sağlar. Gönlü güzelliklerle dolu bir öğretmenin öğrencilerine yaptığı tesir, tıpkı gül, karanfil ve nadide çiçeklerle süslenmiş bir bahçe üzerinden esen meltemlerin gittikleri her yere gönüllere bahar ferahlığı veren hafif kokular götürmesi gibidir. Elinden, dilinden ve gönlünden rahmet taşıran kişiye dünya, cennet olur. Olgun ruhlar sonsuz kurtuluşa erişebilmek için etraflarında eğitim, hizmet ve merhamet ile kurtarılacak başka insan ararlar.
Gerçek fetih gönüllerin fethidir. Öğretmen gönüllerin fatihi olmalıdır. Örnek eğitimci gönül uzmanıdır. Ruhlara ebedi hayat aşısı yapan gönül doktorudur. Bunun için eğitimcinin gönlü manevi rehabilite merkezi haline gelmelidir. Muhabbet ve gayret her problemi çözer. Sevginin anahtarı fedakârlıktır. Eğitimci öğrencilerinin dertleri ile dertlenmeli, sevinciyle sevinmeli, dostluk ve kardeşliğin yaşayış diline aşina olmalıdır. Eğitimci eksik kusur ve ayıpları araştıran değil, hata ve yanlışları örten ve öğrencilerini iyiliğe çekmeye çalışan örnek bir şahsiyettir.
Muhabbet iki gönül arasındaki elektrik hattı gibidir. Eğitimin başarısı bu hattın iyi kurulmasına bağlıdır. Gönülden gönüle yollar vardır. Eğitimci gönül kapısını sonuna kadar açacak ki, öğrenci ona yönelip ilgi göstersin. Eğitimciye duyulan sevgi, onun öğrettiklerine olan ilgiyi artırır. Eğitimcinin muhabbet ve merhamet ile yaklaşması, istediklerini akli yoldan değil, kalbi yoldan aktarmasını sağlar.
Eğitimci dersine bir mabede girer gibi hürmetle girmeli, en önemli malzemenin de muhabbet ve ilgi olduğun bilmelidir. Kalbe girmeyen bilgi irfana dönüşmez. Eğitimciler geleceğin mimarlarıdır. Kalp ve dimağlara bilgi ve hikmet aktarırlar. Sevgi ile atılan tohumlar ebedidir. Eğitimci olmak için şefkat ve merhamet duygularının güçlü olması gerekir.
Öğrenciyi tedaviye muhtaç yaralı bir kuş gibi görüp, ona şefkat ve merhametle yaklaşmak gerekir. Çünkü şefkat ve merhamet selim vicdanlar yetiştirmek için en etkili iksirdir. Merhamet eğitimcinin kalbinde hiç sönmeyen bir ateş gibidir. Şefkat ve merhametten mahrum bir kişiyi eğitimci yapmak, insanlığa zulmetmektir. Gül ve çiçek manzaraları en kaba ve ümitsiz insanı tebessüm ettirdiği gibi insanlara rehberlik yapan kimseler de böyle gül tabiatlı olmalı, en katı kalpleri yumuşatıp en asık çehreleri bile gülümsetebilmelidir.
Eğitimci, kusuru kendisinden, başarıyı Rabbinden bilmelidir. Mesleğinin kendisi için büyük bir nimet ve lütuf olduğunu bilmeli, bunun şükrü olarak öğrencisinin maddi ve manevi donanımından kendini sorumlu görmelidir. Eğitimcideki benlik ve iddia, yerini aşk ve muhabbete terk etmelidir. Eğitimcinin hayatı samimi ve gösterişten uzak bir gayret ve hizmet esası üzerine kurulmalıdır. Yeni doğan her gün ömür takviminden açılmış tertemiz bir sayfadır. Önündeki beyaz sayfayı en güzel şekilde doldurmak eğitimcinin elindedir. Öğrenci öğretmenin elinde hamur gibidir. Öğretmen ona istediği şekli verir.
Eğitimci öğrencileri ile geçirdiği her anı, son nefesi gibi hissederek iyi değerlendirmeli, hamd ve şükür duyguları içinde olmalıdır. Çocuk dünyada anne, baba ve öğretmenin vereceği eğitime muhtaçtır. Ahirette ise anne, baba ve öğretmen yetiştirdiği çocuktan gelecek her türlü hayır, dua ve sadakayı cariye ye muhtaçtır.
En kötü israf insan israfıdır. Geleceğini düşünenler iyi insanlar yetiştirmek zorundadır. Bunun yolu da gerçek eğitimcilerin elindedir. İnançlı, ihlâslı, ahlâklı ve başarılı bir nesil için gecesini gündüzüne katan gönül fatihlerine selam olsun.
Kalbinizden sevgi, yüzünüzden tebessüm, dilinizden güzel sözler eksik olmasın. Hoşça kalın, dostça kalın…
***
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.