01 Kasım 2023 Çarşamba
Yapılan soykırımı görmezden gelenlerin çoğunlukta olduğu bir dünyada böylesine vahşeti izlemek insanlığın değil bazı insanların kanına dokunuyor. Üniversitelerde vahşeti durdurun diye eylem yapan genç, sayısız ölüm tehditlerine aldırış etmeden Filistin’in yanında durmaya çalışan ünlü model, konserinde Filistin bayrağı açarak yapılan haksızlığa dur diyen sanatçı, yaptığı çizimler ile katliama karşı olan karikatürist, silahla değil kalem ile cenk eden yazar, masum bir halkın yaşadıklarını lağım kokusunu andıran kimyasalların hedefi olma pahasına aktarmaya çalışan gazeteci, bir kaç bina ötesine atılan bombaların düşüş anını kadraja almaya çalışan kameraman ve böylesi üzücü bir soykırıma duyarsız olmayan, hâlâ insan kalmayı başarabilmiş küçük-büyük fark etmeksizin her bireye saygı ve selamlarımla.
Ve siz, diğerleri;
Bizleri, doymak bilmez ideolojilerinize kurban ettiğiniz küçücük bebeklerin ölümüne şahit olmak zorunda bıraktığınız için varlığınızdan utanıyoruz. İnsanın bu denli alçalışına şahit olmak elbette kolay değil, tarih sadece sizden değil bizden de hesap soracaktır. İnsanların evlerini işgal edip kendinizi sözde yerleşimci olarak göstermeniz ve ülkenin asıl sahiplerini açık hava hapishanesine tutsak edip senelerce kan emici politikanızı uyguladığınız yetmedi şimdi ise acımasızca öldürüyorsunuz. Üstelik yaptığınız kanlı soykırımın doğru olduğuna inanıyor olmanız ayrı bir akıl tutulması. “Gazze’de esir edilen İsrail halkı hariç yaşayan hiç bir can masum değil” sözlerinizi duyuyoruz ve insanlığa olan inancımız bir kez daha yerle bir oluyor. İnsani yardım yapma taleplerini “biz insanlarla değil hayvanlar ile savaşıyoruz” demeniz açıklıyordu aslında insan olma vasfınızı kaybedince hayvanlardan daha aşağı dereceye nasıl inebildiğinizi. Kendi ülkeniz de dahil protesto edildiğinizi unutuyor, soykırımı durdurmak yerine pervasızca saldırılara devam ediyorsunuz.
Ve çok sevgili ülkemin o eşsiz sanatçıları; sizler neden susuyorsunuz?
Bir açıklamanızın olmaması da ayrı üzücü. Bir kaç ses hariç diğerlerinden kınama dahi görmüyor olmak aslında açıklıyordu neye ve kime hizmet için orada olduklarını. Ve bizim çok sevgili gençlerimiz artık kime hayran olunması gerektiğini pek tabi idrak edecek akla sahiptir. Yücelttiği gibi alçaltmasını da bilir.
Gazze’de yaşananlar bir toplumun bir halkın ya da bir ırkın meselesi değildir. Gazze’ye atılan bombalar insanlığın onurunu hedef almaktadır.
Korkarım kendimizi bugün yaşananların utancını yıllar sonra katbekat yaşar vaziyette bulacağız. Tarih ve gelecek nesiller bizden elbette hesap soracaktır. O günlere şahitlik ettiniz ve o insanlar için ne yaptınız denildiğinde umarım verecek bir cevabımız olur, olmalı! Ekrandan takip ettim izledim, üzüldüm, dua ettim, ağladım demek elbette olması gereken insani vasıflardır. Yalnız bunun dışında yapılması gerekenler de vardır mesela yaptığımız boykotların süresiz olması gibi kalıcı bir hale getirmektir elzem olan. Sadece bir kaç gün devam eder nitelikte değil de süreklilik arz ettiği zaman önemli ve kalıcı sonuçlara ulaşabiliriz ve bu sayede “Müslümanlar unutkandır bir kaç gün sonra fiyatları yarıya çeker ürünlerimizi almalarını sağlar ve onların sözde boykotlarını yerle bir ederiz” sözlerine net bir cevabımız olduğunu görmüş oluruz. Bunu yaparken şunu da düşünelim isterim, bizler neden o malum markalardan daha kaliteli olanı üretmeyi tercih etmiyor ve yerli bir marka ile market raflarında yerimizi almıyoruz.
Ne zaman fiiliyata geçeceğiz?
Hülya Koç
Sonbaharın habercisi Eylül, bütün ihtişamıyla kendini göstermekte. Yavaşça süzülüyor yaz, ürkek bir gölge gibi güneşin yakıcı sıcağı yerini hırçın rüzgârlara bırakıyor inceden.
Ne söylüyor mevsimler?
Kainat hangi dilde konuşuyor, yağmurlar toprağa düşerken nasıl bir işleyişle tohuma can oluyor. Işıltılı gök gürültüsü yalnızca bulutlara mı eşlik ediyor yoksa toprağın bağrında uyumakta olan tohumu uyandırıp yeşermesini sağlayan sebeplerden sadece biri mi.
Görmeyi seçenler için, mekanı çevreleyen duvarların ötesinde onlarca yaşam sıralanıyor. Martıların çığlıktan devşirme sesleri eşliğinde bir vapur yanaşıyor iskeleye, işini iyi yapan kaptanın ince manevrası ve titizliğine şahit oluyorsun.
İyi, sade, dürüst…
Ulaşmalıydı belki de
Kapitalist düzenin bizden itinayla aldığı ya da çaldığı zamanın içindeki zamana ulaşmalıydı…
Nasıl mümkün olabilir, saatler bir salise dahi geriye işlemezken.
Belki de mevsimleri örnek almalı.
Kur’an gibi; birden bire değil de peyderpey gelen mevsimleri.
“Kur’an ona bütünüyle bir defa da indirilseydi ya!” diyorlar. Oysa biz onu senin kalbine iyice yerleştirmek için böyle yaptık ve onu uygun aralıklarla parça parça gönderdik. (Furkan/32)
Amaçları gerçeği bulmaktan ziyade, maddi ve sosyal çıkarlarını korumak uğruna söylenmiş sözlerden ibaretti. O gün ve bugün de olduğu gibi kendilerine verilen değerlere dört elle sarılmak yerine eleştirmek kolay geliyordu. Peki ya ne yapmalı. İnsan iyiyi, sadeliği, merhameti, dürüstlüğü kısaca güzel olan herşeyi ruhuna sindirmeli.
Öyle oldu bittiye getirmeden, mevsimler gibi vakitlice…
Hülya Koç
Sevgili Gezgin;
Köklü medeniyetlerin piri
Anadolu’nun ilk merkezi devleti
Hattuşa’dır Hititlerin başkenti
Dünyanın gözbebeği, Unesco mirasını
Görmek istersen
Alacahöyük ve Şapinuva’ya gelmen yeterli
Hattiler, Asurlar, Hititler,
Frigler, Medler, Persler,
Galatlar, Romalılar, Bizanslılar,
Selçuklular, Osmanlılar
Beşbin yıllık nice uygarlığa yurt olan
Medeniyetin tacıdır Çorum .
Hülya Koç
Not: Çoğu zaman yersiz esprilere konu edilse de aldanma!
Çünkü Tarihini bilmeyen haddini de bilmez.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.